Türkiye’de Hayvan Gen Kaynaklarının Korunması Çalışmaları
Dünyada hayvan gen kaynaklarının korunmasına ilişkin görüşler ve buna bağlı olarak da koruma girişimlerinin geçmişi 1960 lı yıllara uzanmaktadır. Belirtilen çalışmalar; resmi, sivil, özel ve gönüllü kurum ve kuruluşlar tarafından etkin bir şekilde yürütülmeye çalışılmaktadır.
Bakanlıkca “Hayvan Gen Kaynakları Muhafazası” projesi hazırlanarak 1994 yılında Devlet Planlama Teşkilatına sunulmuş ve kabul görerek 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. İlk aşamada kaybolma riski yüksek dört sığır ırkının korumaya alınmasıyla başlatılan çalışmalar daha sonra genişletilerek Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’ne (TAGEM) bağlı çeşitli Enstitü ve üretme istasyonlarında, 8 türe mensup 17 ırk veya hat koruma altına alınmıştır.
19 Temmuz 2021
Şerife Ünal – Ziraat Mühendisi
Koruma Çalışmalarının Gelişimi
Dünyada hayvan gen kaynaklarının korunmasına ilişkin görüşler ve buna bağlı olarak da koruma girişimlerinin geçmişi 1960 ‘lı yıllara uzanmaktadır. Belirtilen çalışmalar; resmi, sivil, özel ve gönüllü kurum ve kuruluşlar tarafından etkin bir şekilde yürütülmeye çalışılmaktadır.
Türkiye’de hayvan gen kaynaklarının korunmasına ilişkin görüşlerin ortaya atılması 1980 lerin ikinci yarısına rastlar (Ertuğrul ve Aşkın 1988). Bu görüşlerin Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ilgili birimlerince benimsenmesi üzerine. 1993 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nün önderliğinde ülkesel koruma planı hazırlanmıştır. Bu plana bağlı olarak Bakanlıkca “Hayvan Gen Kaynakları Muhafazası” projesi hazırlanarak 1994 yılında Devlet Planlama Teşkilatına sunulmuş ve kabul görerek 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. İlk aşamada kaybolma riski yüksek dört sığır ırkının korumaya alınmasıyla başlatılan çalışmalar daha sonra genişletilerek Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’ne (TAGEM) bağlı çeşitli Enstitü ve üretme istasyonlarında, 8 türe mensup 17 ırk veya hat koruma altına alınmıştır.
Şerife Ünal; “Dünyada hayvan gen kaynaklarının korunmasına ilişkin görüşler ve buna bağlı olarak da koruma girişimlerinin geçmişi 1960 ‘lı yıllara uzanmaktadır.”
KORUMA YÖNTEMLERİ
In situ koruma
Irkların kendi orijinal bölgelerinde, canlı olarak tutulması
Canlı ex situ koruma
Canlı fakat orijinal bölgelerinden uzakta tutulması
Ex situ koruma
Genetik materyalin in vitro olarak korunması
Amaç | Ex situ | Canlı ex situ | İn situ |
Gelecek garanti | evet | evet | evet |
Sosyo- ekonomik deger | hayır | hayır | evet |
Eğitim araştırma | evet | evet | evet |
Kültürel tarihsel değer | hayır | az | evet |
Ekolojik değer | hayır | az | evet |
İlgili faktörler | |||
Irk değ,/gen uyum | hayır | az | evet |
Irk hakkında bilgiler | az | az | evet |
Ran.drift ola. | hayır | Evet(+) | evet |
İn Situ Koruma
İn situ koruma yönteminde hayvanlar yetiştirme sürüleri halinde elde tutulmaktadır. Korunması gereken veya öngörülen ırk hayvanlarından oluşan yeterli büyüklükte bir sürü veya sürüler kendi doğal çevresinde rastgele çiftleştirme ile yetiştirilir. İn situ koruma yönteminin bir takım avantaj ve dezavantajları şu şekilde sıralanabilir.
İn Situ Korumanın Avantajları
a. Hayvanlar, ıslah edilmiş populasyonlardaki herhangi bir aksilik halinde anında kullanılabilir durumdadır.
b. Hayvanlar, hayvan yetiştirme teknikleri, barınak, yem, iklim ve hijyenik koşullarda zaman içerisinde meydana gelebilecek değişikliklere kolaylıkla ayak uydurabilirler.
c. Hayvanların canlı olarak korunması estetik ve eğitsel nitelik taşır.
d. Bazı ülkelerde koşullar ex situ korumayı olanaksız kılabileceği gibi, bazı türlerde de dondurarak saklamanın sorunları henüz tamamen çözümlenememiştir. Bu gibi durumlarda, korumanın in situ olarak yapılması zorunludur.
e. Dondurulan materyal gelecekte kullanılabilecek niteliklere sahip olabilir. Fakat, yüzyıllar boyunca sürebilecek saklama sürecinde, bu nitelikler unutulabilir.
İn Situ Korumanın Dezavantajları
a. Korumaya alınan hayvan sayısı ekonomik nedenlerle sınırlı tutulacağından akrabalı yetiştirme sorunu ortaya çıkar. Akrabalık artışı çeşitli yöntemlerle minimumda tutulabilir. Fakat yüzyıllar boyunca bu şekilde yetiştirme sırasında tesadüfi genetik kümelenmeler nedeniyle başlangıç populasyonunun genetik kompozisyonundan çok farklı bir kompozisyon ortaya çıkabilir.
b. Doğal seleksiyon söz konusudur.
c. Genotip x çevre interaksiyonları söz konusudur.
d. Çiftlik hayvanlarının yetiştirilmesinde erkek/dişi oranı 1’den küçüktür. Yani erkeklerin ancak bir bölümünün genetik yapıları sonraki generasyonlarda temsil edilebilmektedir.
e. Öldürücü bir hastalık veya doğal afet tüm hayvanları yok edebilir.
f. Ex situ korumaya göre daha pahalı bir yöntemdir.
Ex Situ Koruma
Bu koruma yönteminin esası semen, yumurta veya embriyoların uygun yöntemlerle dondurularak saklanmasıdır.
İn situ koruma yönteminde değinilen avantajlar ex situ koruma yönteminin dezavantajları, dezavantajlar ise avantajları olarak sıralanabilir.
Koruma altına alınacak tür, ırk veya bireye ait gen veya genlerin DNA segmentleri şeklindeki kan veya diğer hayvan dokularında dondurularak saklanması da mümkündür. Yine son yıllarda rakombinant DNA teknolojisindeki ilerlemelere bağlı olarak genlerin belirlenmesi, izole edilmesi, klonlanması ve belirtilen bu genlerin tür içinde veya türler arasında aktarımı ile belirli özelliği olan bu genin veya genlerin sürekli olarak korunması da olanaklı hale gelmiştir.
İn Situ ve Ex Situ Korumanın Birlikte Uygulanması
Ex situ koruma metodlarının, saklanan materyalin kullanılmasına kadar geçen süreçte hayvan gen kaynaklarının çoğalmasına ve değişen koşullara ayak uyduracak şekilde gelişimine olanak vermemesine karşılık, İn situ koruma yöntemleri ırkların düzenli bir şekilde değerlendirilmesine, idare edilmesine ve değişen agro ekonomik koşullarda kullanılmalarına olanak tanımaktadır. Bu nedenle, her iki yöntemin birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin olduğu ve birlikte uygulanmasının daha etkin ve yararlı olacağı bilinmelidir.
Özellikle in situ korumanın uygulandığı durumlarda yapay tohumlamadan yararlanılması, bu yöntemde çok daha fazla sayıda erkeğin kullanımını mümkün hale getirmektedir. Böylece efektif populasyon büyüklüğü artırılarak akrabalı yetiştirme ve tesadüfi gen kayıpları kabul edilebilir düzeylerde tutulabilmektedir.
Bu uygulama ayrıca, ova ve embriyoları toplama ve dondurarak saklama gibi ex situ yöntemlerin yeterince veya hiç uygulanamadığı domuz ve kanatlılarda oldukça etkilidir.
Gerek yetiştirme sürüleri halinde, gerek dondurarak saklamanın daha önce sıralanan dezavantajlarının elimine edilebilmesi için, hayvan gen kaynaklarının korunmasında her iki saklama yönteminin birlikte düşünülmesi ve uygulanması tercih edilmelidir.
Hayvansal gen kaynaklarının korunması ile ilgili tüm sorumluluğun Tarım ve Orman Bakanlığı’na ait olduğunu düşünmek büyük ölçüde kolaycılık olarak nitelendirilebilir. Nitekim, dünyada yok olma tehlikesi altındaki bazı genotipler; ulusal parklarda, hayvanat bahçelerinde, müzelerde, cezaevlerinde, ruh hastalıkları hastanelerinde veya huzur evlerinde korunmakta tüm koruma çalışmalarına sivil toplum örgütlerince önemli katkılar sağlanmaktadır. Bu bağlamda; Üniversiteler, çevre ve orman, kültür ve turizm, adalet ve sağlık bakanlıkları ile birlikte il özel idareleri ve belediyeler kendi bünyelerinde mali girdileri yüksek olmayan koruma projeleri geliştirebilirler. Bu şekilde ulusal parklarda ekosistemler, müzelerde tarihsel ve kültürel değerler korunduğu gibi, cezaevlerinde, ruh hastalıkları hastanelerinde ve huzur evlerinde rehabilitasyon amaçlı koruma sağlanmış olacaktır.
Kısaca özetlemek gerekirse;
– Türkiye hayvan gen kaynaklarının mevcut durumunun belirlenmesine de hizmet edecek envanter çalışması gerçekleştirilmelidir.
– Bu çalışmaya dayalı olarak korumaya alınacak genotipler belirlenmelidir.
– Şu anda yürütülmekte olan ex situ İn vivo koruma yanında, ex situ ve yetiştirici elinde (İn situ) koruma yöntemleri devreye sokulmalıdır.
– Koruma çalışmalarına özel ve yeterli düzeyde bütçe ayrılmalıdır.
– Uluslararası kuruluşların fonlarından destek sağlanmalıdır.
– Tarım ve Orman Bakanlığı’nın TAGEM dışındaki uygun kuruluşlarının koruma programına katılımı sağlanmalıdır. Çeşitli bakanlıklar, kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinin koruma programlarına katılımı sağlanmalıdır.
– TAGEM bünyesinde Hayvansal Gen Kaynaklarının Korunması ile ilgili bir birim oluşturulmalı, bu birimin ve burada görevlendirilecek elemanların alt yapılarının geliştirilmesi sağlanmalıdır.
Keyifli okumalar dileriz
Türkiye Hayvan Gen Kaynakları yazısını okumak isterseniz;
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.