Türkiye’de Hayvan Gen Kaynakları
Genetik kaynaklar; Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nde bugün için değer taşıyan veya gelecekte değer kazanacak genetik materyal olarak tanımlanmıştır. Evcilleştirilmiş hayvan türlerine ait ırklar, evcil hayvan genetik kaynakları olarak tanımlanmaktadır.
21 Haziran 2021
Şerife Ünal – Ziraat Mühendisi
Türkiye de HGK durumu
Geçtiğimiz 50 yılda, çiftlik hayvan genetik kaynaklarımızda ciddi kayıplar yaşanmış, pek çok ırkımız tanımlanamadan yok olmuştur.
Hayvan Genetik Kaynaklarındaki Azalmanın Nedenleri
1. Artan dünya nüfusun gıda ihtiyacı ve gelişmekte olan ülkelerde hayvansal ürünlere talebin artması,
2. Hayvansal üretimin belli bir türün tek bir ırkına dayalı olarak sürdürülmesi
3. Üretim sistemlerini değişmesi
4. Gelişi güzel, kontrolsüz melezlemeler
5. Çevirme melezlemesi için verilen teşvikler
Türkiye Hayvan Gen Kaynakları Risk durumu
Geçtiğimiz yarım yüzyıl içerisinde, Türkiye’de çiftlik hayvanları gen kaynakları bakımından kayıplar olduğu bilinmektedir.
Bu durum; ekonomik, sosyal ve çevresel gelişmelerin hayvancılıkta farklı yerlerde çeşitli düzeylerde olmak üzere entansifleşmeyi zorunlu kılması, az girdi ile yetiştirilebilen, buna karşılık düşük verimli olan yerli ırkların yerini kademeli ve hızlı bir şekilde kültür ırklarının almasının sonucudur. Bu süreç günümüzde de artan bir ivme ile devam etmekte, farklı türlerden çeşitli genotiplerde hızlı bir azalma yaşanmaktadır. Oysa yerli ırklar yüzyıllardır yetiştirile geldikleri çevrenin kendine özgü koşullarına çok iyi uyum sağlamış,verimleri düşük olsa bile özgün nitelikleri olan, dayanıklı, kanaatkar, yetersiz çevre koşullarında üreyebilen hayvanlardan oluşur. Yerli ırkların yok olması, taşıdıkları bu ayırıcı özelliklerin de yok olması anlamına gelmektedir. Gelecekte bu özelliklerin hangisine gereksinim duyulacağını şimdiden tahmin etmek güç veya olanaksızdır. Kaldı ki bu gen kaynaklarının bugün saptanmamış olan olası özellikleri de ancak bunların varlıklarını sürdürebilmesi halinde elde tutulabilir.
Şerife Ünal; “Çiftlik hayvanlarında meydana gelen gen kayıpları da küçümsenemez boyuttadır.”
Biyolojik sistemlerin temel özelliği olan varyasyon; pek çok faktöre bağlı olan tür, ırk ve gen kayıpları nedeniyle giderek önemli ölçüde azalmaktadır. Bu azalma tropik bölgelerindeki düzeyde olmasa bile, diğer bölgeler ve bu arada Türkiye için de geçerlidir.
Yeryüzündeki gen kayıplarının büyük bölümü bitkiler, omurgasızlar, deniz ve tatlı su faunası, sürüngenler, kuşlar ve diğer yaban hayvanlarında meydana gelmekteyse de, çiftlik hayvanlarında meydana gelen gen kayıpları da küçümsenemez boyuttadır.
Türkiye’de Hayvan Gen Kaynaklarının Durumu
Bir ülkede koruma altına alınacak gen kaynaklarının belirlenmesinde birinci aşama genotiplerin ve bunların mevcutlarının saptanmasıdır. Bundan sonraki aşamayı da doğal olarak mevcut genotiplerin tüm özelliklerinin belirlenmesi oluşturur.
Türkiye’deki durum bu genel değerlendirme dikkate alınarak kısaca özetlenecektir.
SIĞIR
Türkiye’de Cumhuriyetin ilk 20-30 yılında gerek devlet kurumları, gerek yetiştirici, hemen tamamen yerli sığır ırkları ile çalışmışlardır. Zaman içerisinde tarımsal üretimdeki entansifleşmeye uyum sağlayabilmek için yerli sığır ırkları kültür ırkı ve diğer yerli ırk sığırlarla yoğun ve düzensiz bir şekilde melezlenmiş ve bunun sonucu olarak da Çizelge 4’de görüleceği gibi pek çok sığır ırkı veya tipi yok olmuş, sadece ulaşımı zor, kapalı ekonomiye sahip dağ köylerinde rastlanan bazı yerli ırklar ise yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalmışlardır (Batu 1938; Rıza, 1935; Akıncı ve Batu, 1942; Bilgemre, 1949, Düzgüneş 1987).
Türkiye’de yerli sığır genotiplerinin korunması açısından temel yaklaşım bütün yerli ırkların yeterli sayıda uygun örneklerinin temin edilerek koruma altına alınması olmalıdır.
Yetiştirici koşullarında 6 sığır ırkı, enstitü koşullarında 4 sığır ırkı koruma altına alınmıştır.
KOYUN
Koyun için durum sığırdan oldukça farklıdır. Bu türün yetiştiriciliği çoğunlukla az gelişmiş, nüfus yoğunluğu düşük, doğal ve kültürel nedenlerle entansif tarımın uygulanamadığı veya yaygınlaşamadığı yörelerde yoğun olarak yapılmaktadır. Dolayısıyla üretimin ekstansif niteliği süregelmektedir. Bu üretim tarzının sonucu olarak verim artışı kaygısının büyük ölçüde bulunmayışı koyunlarda son yıllara kadar yaygın bir melezleme uygulamasını gündeme getirmemiştir. Fakat son zamanlardaki gelişmeler önümüzdeki yıllarda melezlemenin çok daha yaygınlaşacağına işaret etmektedir.
Türkiye koyun genotiplerinin yer aldığı çizelge 5’de, bunların korumaya alınma açısından durumları belirtilmiştir. Burada yok olma tehdidi altında bulunmayan ırklar başlığı altında yer alanlar da hiç değilse yakın izlemeye alınmalıdırlar. Fakat özellikle Sakız ırkı olmak üzere ağır tehdit veya tehdit altındaki ırklar için gerekli çalışmalara hemen başlanılmalıdır. Bu arada devlet işletmelerinin birçoğunda yerli koyun yetiştiriciliğinin devam etmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Yetiştirici koşullarında 8, Enstitü koşullarında 4 koyun ırkı koruma altına alınmıştır
KEÇİ
Keçi için söylenebilecekler koyundan çok farklı değildir. Yalnız keçide bilinen genotip çeşitliliği, koyuna göre oldukça azdır. Bunlardan önemli görülenler çizelge 6’da verilmiştir. Son yıllarda sayısı hızla azalan Ankara keçisi, halen iki devlet işletmesinde yetiştirilmektedir. Kıl keçisi denildiğinde, özel bir genotipin kastedilmediği, ülkenin keçi yetiştirilen her bölgesindeki keçilerin (Ankara ve Kilis Keçisi dışındakilerin) bu grupta yer aldığı unutulmamalıdır. Bu nedenle kıl keçiyle ilgili çalışmalarda koruma öncesinde genotip gruplarının tanımlanması çalışmalarına öncelik verilmesi gerekmektedir.
Yetiştirici koşullarında 8,Enstitü koşullarında 1, Keçi ırkı koruma altına alınmıştır
MANDA
Türkiye’de manda sayısı hızla azalmaktadır. Türkiye manda varlığı bazı yörelerde yoğunlaşmıştır. Türkiye mandalarını belirli ırk ya da tipler olarak sınıflandırmak mümkün değildir. Ülkeye yabancı genotiplerin getirilmediği düşünülürse, mevcut mandaları yerli olarak nitelendirmek gerekir. Daha önce Afyon Mandacılık Araştırma Enstitüsünde Bulunan manda sürüsü Marmara Hayvancılık Araştırma Enstitüsü’ne (Bandırma) nakledilmiştir. Mandanın Türkiye genelinde dağılımı da dikkate alınarak yoğun olarak yetiştirildiği bir başka bölgede koruma amaçlı ikinci bir sürünün kurulması önerilebilir. Ayrıca manda yetiştiriciliğinde sulak alanların varlığı önem taşımaktadır. Bu nedenle manda yetiştirme alanlarındaki göl, nehir veya sulak alanların korunması da önem taşımaktadır
Manda, Yetiştirici koşullarında, Enstitü koşullarında ve Gen Bankalarında koruma altındadır.
AT
Tarımda makinalaşmaya paralel olarak at sayısında bir azalma beklenir. Fakat Türkiye’de halen atın ekonomik olarak işgücü sağladığı yöreler vardır. Türkiye’de bulunan yerli atları belirli ırk yada tiplere ayırmak mümkün değildir. Buna rağmen halk elinde yerli kabul edilebilecek küçük cüsseli, düzgün yapılı ve çok dayanıklı atlara rastlanmaktadır. Kıl keçisi ve mandada olduğu gibi koruma amacıyla hareket edilirken, öncelikle tiplerin belirlenmesi, ardından da bunların korunması önlemleri başlatılmalıdır.
KÜMES HAYVANLARI
Gerze, Denizli ve Çıplak boyun dışında, tanımlanmış yerli tavuk ve diğer kanatlı (kaz,ördek,hindi) ırklarından söz edilemez. Fakat, ördek, kaz, ve hindiler de uzun yıllardır bu ülkede yetiştirilmiş olmaları nedeniyle, kendileri için özel sayılabilecek bir takım özellikler kazınmışlardır. Halen Denizli Tarım İl Müdürlüğü bünyesinde Denizli ırkı tavuk nüvesi bulunmaktadır. Bunun dışında ırklar bazı meraklı yetiştiriciler tarafından küçük sürüler halinde barındırılmaktadır. Öncelikle tanımlanmış ırk ve tipler koruma altına alınıp onlar hakkında daha ayrıntılı bilgiler toplanmalıdır. Bunun yanında kaz, ördek ve hindi içerisinde yerli sayılabilecek tipler ve bunların özellikleri saptanarak, korumaya değer bulunanlar belirlenip koruma programına alınmalıdırlar.
ARI
Anadolu, dünyada geniş bir yayılma alanına sahip bal arısının (Apis mellifera L.) önemli gen merkezlerinden biridir. Türkiye’de mevcut farklı ekolojik koşullar altında yüzyıllardır süregelen doğal seleksiyonun sonucu olarak çeşitli arı ekotipleri ortaya çıkmıştır. Bu çeşitlilik ülkede son yıllarda iyice artan gezginci arıcılığın etkisi ile daha da artmıştır ve artmaya devam etmektedir. Ne varki gezginci arıcılık saf populasyonların kaybolması tehlikesini de beraberinde taşımaktadır. İşte bu nedenlerle ırk veya tipleri belirleyici çalışmalar sonucu farklı olduklarına karar verilecek genotiplerin, arının biyolojisine uygun yöntemlerle korunması gerekmektedir. Bu amaçla en uygun çözüm izole bölgelerin oluşturulması ve tanımlanmış genotiplerin buralarda yetiştirilmesidir.
Polinasyondaki etkin rolleri nedeniyle, son yıllarda güncelleşen Bombus cinsi arılar ülkenin hemen her yerinde oldukça yaygındır. Fakat son yıllarda ihracat amacı ile bombus ailelerinin doğadan talanı bu populasyon üzerinde büyük tahribata yol açmıştır. Hem bu tahribatın önlenmesi hem de kontrollü yetiştiriciliğinin sağlanmasını da kapsayan bir koruma programı üzerinde durulmalıdır.
Kafkas Arısı, Hem yetiştirici, hem de Enstitü koşullarında koruma altındadır.
İPEKBÖCEĞİ
Koza üretimi 1960’lı yıllardan itibaren ithal edilen hibrit tohumlarla yapılmaktadır. Oysa Türkiye’de ipekböceği yetiştiriciliğinin uzun bir geçmişi vardır. Bu dönemlerde üretimde kullanılan ırk veya tiplerin bir bölümü Bursa İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsü’nce elde tutulmaya çalışılmakta iken, enstitü kapatılmış, tebliğin hazırlanması sırasında koruma altındaki üç yerli genotipin nasıl korunacağı konusu açıklık kazanmamıştır.
Bursa Beyazı Alacası Bursa İl GTH Müdürlüğü
DİĞER EVCİL HAYVANLAR
Doğrudan hayvansal ürün vermeseler de Kangal Köpeği, Türk Tazısı, Ankara Kedisi ve Van Kedisi gibi ırkların ülkemiz kültürünü yansıtmaları nedeniyle önemleri inkar edilemez. Sayıları hakkında az veya çoktan öte bir ifade kullanılamayan bu genotiplerden, Kangal Köpeği ve Van Kedisini koruma altına alma çabaları basına da yansımıştır. Bu genotiplerin ayırıcı özelliklerini ortaya koymak, koruma çabalarını koordine etmek ve koruma şemsiyesini genişletmek için gerekli girişimler yapılmalıdır.
Keyifli okumalar dileriz
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.