Dolar 32,5860
Euro 35,0186
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 25 °C
Az Bulutlu

Kanatlılarda Adenovirus Enfeksiyonları

Adenovirüslerin dünyanın her yerindeki kuş türleri boyunca yaygın olduğu gösterilmiştir¹. Birçok adenovirüs, sağlıklı ve hastalıklı kuşlardan ve enfekte olmamış hücre kültürlerinden ve aşılanmamış yumurtalardan izole edilmiştir.
Serolojik çalışmalar, antikorların tüm dünyada sağlıklı kanatlılarda yaygın olduğunu ve kanatlı sürülerinde enfeksiyon insidansının çoğu ülkede % 100’e yaklaştığını göstermiştir. Virüsler, yumurta yoluyla dikey olarak ve ayrıca yanal olarak bulaşabilir ve vektörlerle bulaşma gösterilmemiştir.

Print Friendly, PDF & Email
Kanatlılarda Adenovirus Enfeksiyonları
REKLAM ALANI

4 Ekim 2021

Cem Konuk – Veteriner Hekim

Adenovirüslerin dünyanın her yerindeki kuş türleri boyunca yaygın olduğu gösterilmiştir¹. Birçok adenovirüs, sağlıklı ve hastalıklı kuşlardan ve enfekte olmamış hücre kültürlerinden ve aşılanmamış yumurtalardan izole edilmiştir¹.

Serolojik çalışmalar, antikorların tüm dünyada sağlıklı kanatlılarda yaygın olduğunu ve kanatlı sürülerinde enfeksiyon insidansının çoğu ülkede % 100’e yaklaştığını göstermiştir. Virüsler, yumurta yoluyla dikey olarak ve ayrıca yanal olarak bulaşabilir ve vektörlerle bulaşma gösterilmemiştir.

Bazı virüsler, bıldırcın bronşiti (QB), yumurta damlası sendromu (EDS), hemorajik enterit (HE), inklüzyon cisimciği hepatiti (IBH) gibi önemli hastalık durumları ile ilişkilidir. Diğerleri solunum, sinir, üreme ve iskelet sistemi hastalıkları ile ilişkilendirilmiştir, ancak deneysel çalışmalar genellikle hastalık belirtilerinin hiç olmaması veya sadece hafif olması ile sonuçlanmıştır, bu da onların dahil olan birincil ajanlar olma ihtimalinin düşük olduğunu düşündürmektedir².

Adenoviridae ailesi Mastadenovirus, Aviadenovirus, Atadenovirus, Siadenovirus ve Ichtadenovirus olmak üzere 5 farklı genus içermektedir. Aviadenovirüsler kısıtlayıcı enzim sindirim modeline göre 5 türe (FAdV-A ila FAdV-E) ve Cross – Nötralizasyon testine ile de 12 serotipe (FAdV-1 ila 8a ve 8b ila 11) ayrılmıştır.

Belirtilen serotipler tarafından kanatlı hayvanlarda Karaciğer Hücrelerinde İnklüzyon Cisimcikleri (Inclusion Body Hepatitis-IBH), Hepatitis – Hidroperikard Sendromu (Hepatitis – Hydropericardium Syndrome-HHS) ve Adenoviral Kaslı Mide Erozyonu (Adenoviral Gizzard Erosion – AGE) olmak üzere 3 farklı hastalık tablosu oluşturulmaktadır.

Karaciğer Hücrelerinde İnklüzyon Cisimcikleri

IBH, esas olarak FAdV-2, FAdV-11 (Fowl aviadenovirus D türü) ve FAdV-8a ve FAdV-8b (Fowl aviadenovirus E türü) serotiplerine ait FAdV’lerin neden olduğu bir hastalıktır. Tarihsel olarak IBH, tavuklarda etkilenen bireylerde karaciğer hasarı ile ilişkili olarak “akut hepatik hasar” tanımıyla Helmboldt ve Frazier (1963) tarafından rapor edilmiştir (Hoffmann ve ark., 1975., Rosenberger ve ark., 1975., Fadly ve ark., 1976).

Son yirmi yılda, dünyanın farklı bölgelerinde artan sayıda IBH salgını bildirilmiştir. IBH sahada, beş haftalık yaşa kadar olan broylerleri etkiler, ancak aynı zamanda, yumurtacılarda ve broyler damızlıklarında da ara sıra rapor edilmiştir. IBH salgınlarında ölüm 3-4 gün içinde zirveye ulaşır ve % 10 ila % 30 arasında değişkenlik gösterir. Etkilenen tavuklarda kaydedilebilecek ek klinik belirtiler arasında zayıf büyüme, ilgisizlik, kabarık tüyler ve toplanma davranışı yer alır. IBH, daha az şiddetli olmasına rağmen klinik olarak HHS’ye çok benzer. Ayrıca, IBH geçiren sürüde eş zamanlı olarak diğer enfeksiyonlarında görülmesi sebebiyle semptomlar ayrıcı tanı için yeterli olmamaktadır.

Resim 1 : İBH ve HHS nin dünyadaki salgın durumu

Postmortem bulgularda, karaciğerin şiştiği, tekstürün parçalanabilir olgusu, mermer benzeri bir patern ve nekrotik odakların olduğu şiddetli bir hepatit fark edilir. Ek olarak, bazı çalışmalar IBH ile enfekte hayvanların pankreasında nekroz, atrofi, renk değişimi ve peteşiyel kanamalar bildirmiştir. Ayrıca, IBH’nin hem deneysel hem de saha vakalarında şişmiş ve hemorajik böbrekler gözlenmiştir.

Resim 2 : Renk soluk, gevrek, peteşiyal kanamalı karaciğer

Hepatitis – Hydropericardium Syndrome

Hidroperikardiyum sendromu (HPS) olarak da adlandırılan HHS, 1980’lerin sonunda Pakistan’da ortaya çıktı ve daha sonra endemik hale geldi ve diğer Asya ülkelerine , bazı Arap ülkelerine ve Latin Amerika’nın bazı bölgelerine yayılmıştır. Tarihsel olarak, HHS’nin etiyolojisi yem bozuklukları veya zehirlenmelerle açıklanırken (Jaffery, 1988; Qureshi, 1989), hepatositlerdeki bazofilik nükleer inklüzyon cisimciklerinin ve karaciğer homojenatlarındaki adenovirüs partiküllerinin gözlenmesine dayanarak, sendromun viral etiyolojisi ile ilişkili olduğu anlaşılmıştır.

Resim 3 : a: Ok ile gösterilen yerlerde hidroperikardiyum olgusu ve büyümüş karaciğer. b: Ürik asit birikmiş böbreklerde ödem olgusu (Li ve ark., 2017)

1987’de Pakistan’ın Karaçi kenti yakınlarında bildirilen ilk sendrom vakalarını, 1990’ların başlarında kanatlı sektörünü ciddi şekilde etkilediği Hindistan’da daha fazla yayılma göstererek tavukçuluk yapılan bölgelerinde büyük salgınlara yol açmıştır. Sonraki yirmi yılda, ortadoğudan, Rusya’dan, Slovakya’dan, Güney Amerika’dan gelen raporlar da dahil olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde doğal salgınlar bildirilmiştir.

Bu dönemde toplanan önemli miktarda epidemiyolojik veri, HHS’nin birincil etiyolojisinde FAdV-C türünün tek bir serotipi olan FAdV-4’ün etkileri görülmüştür.

Etkilenen başlıca kanatlı türü, 3-6 haftalık yaştaki broylerlerdir. Yumurtacılarda ve broyler damızlıklarında nadir olarak rapor edilmiştir. Duyarlılık açısından yaş ve genetik kanatlı türü gibi belirli konakçılarla ilgili faktörler önemlidir. Güvercinler, bıldırcınlar ve devekuşları dahil olmak üzere diğer evcil kuş türlerinde ara sıra hastalık belirtileri rapor edilmiştir.

Hastalığın seyri ve klinikopatolojik belirtiler, tipik olarak daha belirgin olmasına rağmen, IBH ile bazı paralellikler gösterir. Perikardiyal kesede sıvı birikimi, genellikle HHS’nin patogonomonik bir özelliği olarak algılanan ve en belirgin büyük patolojik bulguyu oluşturur. Ancak, bazı salgınlarda hidroperikardın bulunmadığına dair raporlar da vardır (Rodriguez ve ark., 2014). Fokal nekrozlar ve peteşiyal kanamalarla birlikte şiş, parçalanabilen, rengi değişmiş karaciğerler ile karakterizedir ve bu yüzden, klasik IBH’ye benzerdir; bu nedenle durum bazen IBH-HPS olarak da adlandırılır. IBH’ye benzer histopatolojik değişiklikler esas olarak karaciğerde bulunurken, inflamasyon ve dejeneratif süreçler de başta kalp, böbrekler, akciğerler ve bağırsak olmak üzere diğer organlarda da yaygındır. Önemli olarak, lenfoid doku tropizmi, HHS suşlarının patogenezinin önemli bir yönünü oluşturur ve lenfosit tükenmesi ile birlikte lenfoid organların dejenerasyonuna neden olurlar ve bu durum virülan FAdV-4 suşlarının immünosüpresif potansiyelini göstermektedir.

Adenoviral Kaslı Mide Erozyonu

Kümes hayvanlarında taşlık erozyonları ile ilgili literatür çok sınırlıdır, ancak durumun beslenme uzmanları tarafından ilk kez rapor edildiği tarih 1930’ların başlarıdır. FAdV ile taşlıktaki makroskopik lezyonların ilişkilendirilmesi için besleyici faktörlerin yanı sıra bazı bulaşıcı nedenler araştırılmış ve tanımlanmıştır.

Tanimura ve arkadaşları tarafından 1993 yılında immuno-histokimyasal ve elektron miskobik yöntemler kullanılarak 50-60 günlük ani mortalite artışı görülen sürülerde bir adenovirüs varlığı tespit edilmiş ve AGE hastalığı ile ilişkilendirilmiştir. Benzer yöntemler uygulandığında, adenoviral taşlık lezyonları, ABD’deki yarka ve broyler sürülerinden (Goodwin ve ark., 1993) ve Japon broylerlerinde mortalitenin arttığı bir salgından (Abe ve ark., 2001) yapılan geriye dönük bir çalışmada ayrıca bildirilmiştir. Hastalığın salgınlarındaki çoğunda FAdV-1 suşlarının neden olduğu tespit edilmiştir. Yapılan bir çalışmada ise kesilmiş etlik piliçlerin taşlık lezyonlarından izole edilen FAdV-8 enfeksiyonunun ardından hafif taşlık lezyonlarının gelişimi bildirilmiştir. Enfekte olan sürülerin taşlıklarında enfeksiyondan sonraki dört haftaya kadar hastalığın karakteristik bulgusu olan taşlık erozyonu görülmüştür. Genel olarak, glandüler epitel hücrelerinin dejenerasyonu ve nekrozu, intranükleer inklüzyon cisimcikleri ve lamina propriada, kas tabakasındaki lenfatik hücre infiltrasyonu gibi tipik histolojik değişiklikler, taşlıklarda büyük lezyonların saptanmasıyla eşzamanlı olarak görülmektedir.

Resim 4 : a : 41 günlük yarkanın taşlağındaki erozyonlar (Grafl ve ark., 2017). b: Deneysel olarak enfekte edilmiş broylerlerdeki AGE (Hess M, 2000)

Teşhis

Virus izolasyonu için örnekler; dışkı, sekal tonsiller, farenks, böbrek, karaciğer ve makroskopik bakıda patolojik bulgu gösteren organlardan alınabilir. Primer olarak virus izolasyonunda embriyolu tavuk yumurtaları çoğu adenovirus serotipleri için duyarlı olmamakla beraber, hücre kültüründen yoksun laboratuvarlar tarafından bazı serotipler için alternatif metot olarak embriyolu tavuk yumurtalarının sarı kesesi ve koriyoallantoik membranları (CAM) kullanılabilir. Zaman ve iş kaybına sebep olan bu yöntemler günümüzde teşhis için PCR temelli testlerin kullanılması yaygındır. Teşhis için ELISA testi de kullanılabilir fakat sağlıklı veya hasta hayvan ayrımı yapma konusunda zorluk yaşanmaktadır.

Koruma ve Kontrol

Tesislerin ve ekipmanın uygun şekilde dezenfekte edilmesi, yeterli havalandırma, uygun ışık ve kümes hayvanı işçilerinin veya ziyaretçilerin kısıtlı girişi, adenovirüs enfeksiyonlarını önlemede yardımcı olabilir. Bununla birlikte, hastalığa karşı aşılama, aşılanmış tavuklar için geniş koruma sağlar ve doğrudan kayıpları en aza indirir; Böylece, bu enfeksiyonları kontrol etmenin en temel yolu aşılamadır.

Primer patojen olduğu kanıtlanmış olan genotiplere yönelik aşılamalar daha uygun olabilir. Adenovirüsler vertikal bulaşma yolu ile yayıldıkları için damızlık hayvanların aşılanmaları düşünülebilir ve bu damızlıklardan elde edilen yavru sürülerinde koruma sağlanması için antikor titre düzeyleri belirli bir seviyenin üzerinde tutulmalıdır. FAdV-D ve FAdV-E genotiplerine ait izolatlardan hazırlanan inaktif aşılar, 10 ve 17 haftalık yaşlarda damızlık hayvanlarda uygulanmış ve bu damızlıklardan elde edilmiş olan yavrularda 50 haftalık yaşa kadar IBH hastalığına karşı tam bir koruma sağlanmıştır (Alvarado ve ark., 2007). Avustralya’da FAdV-8b serotipi ile hazırlanan canlı aşı damızlık hayvanlara uygulanmış ve yavrularda koruma sağladığı bildirilmiştir (Takase ve ark., 1990).

Keyifli okumalar dileriz

Kaynaklar

  1. McCracken ve Adair, 1993
  2.  McFerran ve Adair, 1977
  3. Alvarado IR, Villegas P, El-Attrache J, Jensen E, Rosales G, Perozo F, ve Purvis LB (2007) Genetic characterization, pathogenicity, and protection studies with an avian adenovirus isolate associated with inclusion body hepatitis. Avian Dis 51(1):27–32.
  4. Fadly, A.M., Winterfield, R.W. & Olander, H.J. (1976). Role of the bursa of Fabricius in the pathogenicity of inclusion body hepatitis and infectious bursal disease viruses. Avian Diseases, 20, 467–477. doi: 10.2307/1589379
  5. Grafl B, Garcia-Rueda C, Cargill P, Wood A, Schock A, Liebhart D, Schachner A, Hess M (2017) Fowl aviadenovirus serotype 1 confirmed as the aetiological agent of g i z z a r d erosions in replacement pullets and layer flocks in Great Britain by laboratory and in vivo studies. Avian Pathol 4:63-72.
  6. Hess M (2000) Detection and differentiation of avian adenoviruses: A review. Avian Pathol 29:195–206.
  7. Hoffmann, R., Wessling, E., Dorn, P. & Dangschat, H. (1975). Lesions in chickens with spontaneous or experimental infectious hepato-myelopoietic disease (inclusion body hepatitis) in Germany. Avian Diseases, 19, 224–236. doi: 10.2307/1588976
  8. Ismail Ş, Zafer Y (2019). Kanatlı Hayvanlarda Adenovirus Enfeksiyonlarına Genel Bakış:Fowl Aviadenovirus Enfeksiyonları. Turk Vet J 1(1) : 30-41
  9. Jaffery, M.S. (1988). A treatise on Angara disease (hydropericardium-pulmonary oedema-hepatonephritis syndrome). Journal of the Pakistan Veterinary Medical Association, 34, 1–33. 
  10. Li PH, Zheng PP, Zhang TF, Wen GY, Shao HB, Luo QP (2017). Fowl adenovirus serotype 4: Epidemiology, pathogenesis, diagnostic detection, and vaccine strategies. Poul Sci 96:2630–2640
  11. Qureshi, A.A. (1989). Hydropericardium and ascitis. Poultry International, 28, 44–48.
  12. Rodriguez, J., Koga, Y., Alvarado, A. & Tinoco, R. (2014). Molecular characterization of Peruvian fowl adenovirus (FAdV) isolates. Advances in Microbiology, 4, 595–603. doi: 10.4236/aim.2014.410065
  13. Rosenberger, J.K., Klopp, S., Eckroade, R.J. & Krauss, W.C. (1975). The role of the infectious bursal agent and several avian adenoviruses in the hemorrhagic-aplastic-anemia syndrome and gangrenous dermatitis. Avian Diseases, 19, 717–729. doi: 10.2307/1589185 
  14. Takase K, Yoshinaga N, Egashira T, Uchimura T, ve Yamamoto M (1990) Avian adenovirus isolated from pigeons affected with inclusion body hepatitis. Nippon Juigaku Zasshi 52(2):207–15.
Print Friendly, PDF & Email

Turkish Poultry Net

Haberler ve Aylık Dergi bildirimi almak için Abone olun

Haftalık güncellemeler - Turkish Poultry Aylık Dergi bildirimi almak için kaydolun.

Daha fazla bilgi için Gizlilik politikamızı okuyun.

REKLAM ALANI
BİR YORUM YAZIN

Bir Cevap Yazın

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.